24 Şubat 2012 Cuma

Küçük Şehrin zorluğu..

Benim doğduğum yer küçük bir şehir ve küçük şehirlerin sıkıntıları her zaman daha büyüktür. Kendi hayatınızı kendinize göre yaşayamazsınız çünkü. önemli olan başkalarının ne dediğidir. hayır olmaz kızım. el alem ne der hayır olmaz başkaları ayıplar. Biz böyle bir çocukluk geçirdik. Ha büyüklerimiz cahildi tabi, ne vardı ki hayatlarında bize ne vereceklerdi. Büyüyünce bunu anlıyorsun tabi. ama dayatmalarla büyümek, büyüdüğünde bile istediğini yapamamana neden oluyor. alışıyorsun çünkü. ( Hani köpek balığını akvaryuma koymuşlar önce akvaryumun ortasına bir cam koyarlar. balık gider gelir cama vurur algılayamaz ne olduğunu bir kaç gün sonra balık cama vurmaz ama camın yanına kadar gider ve döner sonra cam kaldırılır ama balık bir türlü cam koyulan bölgeden öteye geçmez. denemekten yılmış yenilgiyi kabul etmiş ve alışmıştır artık) işte bizim hayatımızda böylemi diye düşünmüyor deyilim bazen. 

13 Şubat 2012 Pazartesi

Dedem Benim

   Dedem kocamandı benim için, hani çocuklar bi dünya derler ya işte öyleydi. Emekli öğretmendi, ve daha okula gitmeden çok şey öğretmeye başlamıştı bana o kadar çok şey öğretiyorduki bana, sürekli soru sorar ve cevap beklerdi. Torunum Nurcan Söyle bakayım'la başlardı cümle ve arkadan soru gelirdi. bilince bir yenisi, bir bir yenisi daha. benim dedem. ne anlatmakla biter nede yazmakla.
   Dedem derdi ki ile başlayan milyonlarca cümle kurabilirim sanırım. Benim dedem engin okyanuslar gibiydi. Bugün aklıma gelen sözü " Gençlik bir kuştur Uçtu Tutamadım, yaşlılık bir kefen giydim çıkaramadım" hep zamanınızın kıymetini bilin iyi kullanın derdi de benim dedem, gençlik ya işte anlamazdık sanırım.
    Ne giden geri geliyor nede onla yaşadıklarınız siliniyor, bazan bir anda bir cümle yada bir an geliyor gözünüzün önüne taaa uzaklara gidip geliyorsunuz sessizce. Kıymet biliyormuyuz kaybettikten sonramı anlıyoruz bilmiyorum.
   O benim dedemdi, olsaydı da şimdi ellerinden öpebilseydim. Torunun seni çok özlüyor dedem.. 

11 Şubat 2012 Cumartesi

Banka Kefillikleri

      Bankaları ve özellikle son zamanlardaki politikalarını anlamak imkânsız. Kredi almak için gidersiniz. Ve sizden kefil isterler. Özellikle işte buraya dikkat etmek gerekiyor kefil buldunuz götürdünüz bankaya yakınınız yada eşiniz dostunuz. Alıcağınız kredi breysel değilde ticari krediyse eğer banka genel kredi adı altında kefile imza attırıyor. diyelim arkadaşınız 15 000 lira çekecek ve formlar dolduruluyor imzalar atılıyor. o kadar sayfa varki imzalamanız gereken bırakın okumayı, imza atmaktan mideniz bulanıyor. çabuk çabuk atıyorsunuz imzayı olsun bitsin diye. ve 15 000 lirayı arkadaşınız alıyor krediyi ve zamanında da ödüyor kredi bitiyor. fakat kefillik burda bitmiyor. arkadaşınızın ne kadar o bankaya ait kredisi, kartı, çeki varsa siz onlardan sorumlusunuz. ha bunu biliyormusunuz. Nerden bilceksiniz ? Banka size bütün her şeyden sorumlu tutulacağınızı söylemiyor çünkü. Söylese Zaten imza atmaz kefil olmazsınız.
  neymiş efendim satış politikası deyip adına çıkıverirler zaten işin içinden. düşünün arkadaşınız öldü. yada iflas etti, yada dolandırıldı. İşte o zaman size bir zarf geliyor ve arkadaşınızın o bankadaki tüm borçlarından sorumlu olduğunuzu ve ödemekle yükümlü olduğunuzu anlatan bir zarf. Sizse o kefilliği çoktan unutmuşunuz ki zaten kredi ödenmiş bitmiş kim düşünür böyle birşey olabileceğini ? 
        Bankalar ne yapmaya çalışıyor anlamış deyilim zaten.  yasal kılıflara uygun neler yapılıyor. Bu tarz şeyler güveni su istimal etmek deyilde nedir. Güveneceğimiz hiç bir şey kalmamış sanırım....

10 Şubat 2012 Cuma

Benim Keşkem

           Kimin keşkeleri yoktur ki. herkes hayatında keşke demiştir. Benim hayatımın en büyük keşkesi abim kanserden öldüğünde keşke onu daha çok sevseydim onunla daha çok ilgilenseydim. daha sık kahve içmeye gitseydik. daha çok öpseydim. daha çok konuşsaydım onunla. diyedir. ve inanın aklımdan çıkmıyor hiç. Ama hayat gailesi içinde koştururken bazen bazı şeyleri bilsek bile anlamıyoruz sanırım. Yada ertelemek çözüm gibi geliyor o an. sonra giderim, sonra söylerim, sonra yaparız.
         İnsanın yapmadıkları yada yapamadıkları şeyler için keşkelerinin acısı çok uzun süre geçmiyor... Acısı hafiflesede zaman zaman öyle derinden sızlıyorki. bazan canım çok yanıyor doğrusu.

Yakala Hayatı

 Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgi ne kadardır? Hayat ne demektir? Ölünce ne olacak? Hiç düşünüyor muyuz bunları. yada bunun gibi milyonlarca şey var aslında düşünmediğimiz... Bugün sabah uyandık şükrediyor muyuz? çok şükür bu gün de uyandık diye.. Ya sonra gün bitiyor akşam oluyor, şükrediyor muyuz çok şükür bu günüde gördük bitirdik diye....  Ya yanımızdakiler için yani sevdiklerimiz için şükür yok mu?
Ya sabaha uyanamazsak her şey yarım kalırsa... sevdiklerimizi bir daha görememek fiki bile çıldırtmaz mı insanı?
Peki hayat Bir ansa o zaman. yani geçmiş yok. yarında yok. sadece şu ansa eğer kıymetini bilmek gerekmez mi? ertelememek lazım hiçbir şeyi. sonra demeyin sonrası yok ki. seviyorsanız söyleyin. yapmak istiyorsanız yapın ne bekliyorsunuz. Hayat göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor... iş işten geçmeden kendiniz için sevdikleriniz için mutlu olmanız için bir şeyler yapın...Hayatı ucundan, kıyısından, köşesinden yakalayın ama bırakmayın... şükretmeyi de unutmayın.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Yitip Giden Hayatlar

     Bir İnsan bu kadar insanı nasıl perişan edebilir inanın anlamakta zorlanıyorum.  Arkasına bile bakmadan çekip giden bir adam.. ve ardında bıraktığı gözü yaşlı bir eş ve 9 yaşında bir kız çocuğu ve onca borçlandığı ve dolandırdığı insanlar...
     Ardında bıraktığı gözü yaşlı bir eş 11 yıllık kocamı tanıyamamışım derken, insanın içi parçalanıyor. gidişinin ardından 10 gün geçti ve ne bir haber ne de bir ses çıktı.. insanın aklı almıyor bu kadar basitmiydi aslında herşey?
    İnsan Kaldıramıyor bazı şeyleri. hani başkasının başına gelirde benim başıma gelmez diye düşünüyor sanırım.