15 Aralık 2012 Cumartesi

BABANIN SİTEMİ

   Yaşının kaç olduğunu kestiremediğim bir adam, ağrıdan kıvrana kıvrana resmi işlerini yapmaya uğraşıyor, yanıma oturdu. keşke bir yakınınızı gönderseydiniz dediğimde ise bana öyle bir baktı ki, hem hüznü hemde öfkeyi gördüm o an gözlerinde. Bir kaç saniye sonra da üzgün bir ses tonuyla ah kızım; Hangi birini nasıl anlatayım ki sana diyerek devam etti konuşmasına, dertliydi, kırgındı ses tonundan bunu anlıyordum zaten.
     "İki çocuk büyüttüm zorluklarla, çalıştım çalıştım ki, onlara daha iyi bir hayat sunmak için, ne oldu? oğlum aldı bir el kızı evine gittim akşam yemeğine sigara içtim evlerinde diye gelin oğlana dedi ki babana söyle benim evimde bir daha sigara içmesin, bunu kendi kulaklarımla duydum. Ve benim oğlum ağzını açıp bir kelime bile demedi ki bu bana çok dokundu. Biliyor musun o evi ben almıştım oğluma. Ondan sonrada evlerine bir daha gitmedim.
Hasta oldum böbreğimin tekini kaybettim, tahlil yaptırmak için hastanedeyim, benim kız doktor hastanede öyle böyle değil profesör doktor hemde. Kapıda bekliyorum tahlil için. O an eşim aradı bende hanım sen şu kızı ara ben hala bekliyorum, benim işimi halletsin dedim. Beş dakika geçti geçmedi hışımla geldi benim kız bağırarak bana bu ilaçlar bedava mı sanki sen ne zannediyorsun dedi. Neye uğradığımı şaşırdım bağırınca. Kızım beni ilaç parasından sebep bekletiyormuş kapıda meğer.
Oğlan bizim evin karşısında oturuyor, görmüyorum bile karşılaştığımızda ise çoook uzaktasın ya oğlum diyebiliyorum sadece, Hadi beni bırakın bir kenara, bari annenize bir mendil alın anneler gününde onun gönlünü alın dedim de kaç kez nerdee. Bir kez bile yapmadılar. Hep kendileri varsa yoksa. Bayramlarda bekleriz gelecekler diye, meğer tatile gitmişler yunan adalarına onu haber vermek için ararlar.      
    Bende okusunlar büyük adam olsunlar diye o kadar uğraştım ha, Bunlar için. Aman evleri olsun, aman arabaları olsun, aman rahat etsinler ha. Hepsi boş işte evlat bile boş ve kendini parçalamaktan başka bir şey değilmiş işte gördüm. Bak ben kendim uğraşıyorum her şeyle bu halimle."
    Sözü bittiğinde sadece üzgün üzgün bakıyordum ve vedalaşıp ayrıldık.
Çok üzülmüştüm adamcağıza, Annesini babasını üzen onların ahını alanın yüzü güler mi bu dünyada. Okumuş büyük adam olmayı başarmış ama insan olamamış ve küçük dağları yarattığını sananlar. Bir gün kapanacaksınız annenizin babanızın ayaklarına da işte o zamanda iş işten çoktan geçmiş olacak..
  

11 Aralık 2012 Salı

MÜLAKAT LİSTESİ BELLİ OLDU

     Bayraklı belediyesi kosgeb girişimcilik eğitimi için yapılan mülakat sonucu asıl ve yedek listesi belli oldu.
17.12.2012 pazartesi saat 9 da eğitim başlıyor. Pazartesi günü gelmeyenlerin yerine yedek listesinden aday eklenecek. Adaylar için pazartesi günü gelmeleri önemli.
    Liste bayraklı belediyesi resmi sitesinde var. Bu eğitimi alamayanlar, çiğli işkura müracaat edebilirler, işkur aynı eğitimi çiğlide verecek.

7 Aralık 2012 Cuma

KENDİMİZİ YENİLEMEK..

    Kendime sorduğum sorulara henüz bir yanıt vermedim, biraz zaman gerekiyor sanırım. başlangıçları yapmıştık, söylemeyi unuttun kendinizi de yenilemelisiniz, saçlarınızı beğenmiyorsanız değiştirin, bakımlı olmayı elden bırakmayın, nasıl istiyorsanız öyle olması önemli. Her zaman bakımlı olsak ta bazen, kendimizi salabiliyoruz, kendimizi iyi hissetmemiz için bakım şart, kendinizi şımartın her zaman yapın bunu. uzun zaman ara vermek isteksizlik yapabilir. Yavaş yavaş başlayıp başarabilirsiniz...
   Bir hafta sonra kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz emin olun.

 

6 Aralık 2012 Perşembe

BAYRAKLI BELEDİYESİ MÜLAKAT LİSTESİ AÇIKLANDI

 Kosgeb girişimcilik eğitimi için bayraklı belediyesi mülakatları cuma günü Yapacak. Ve liste bayraklı belediyesinin sitesinde açıklandı. Mülakatta projeleri beğenilen 30 kişi eğitimi alacak. 178 adaydan 30 kişi zor gibi duruyor. Kısmet tabi. Katılanlara şimdiden kolay gelsin ve bol şans diliyorum.

3 Aralık 2012 Pazartesi

BANKALARA İSYANIM VAR....

      Bankalarda çalışanları bilerek mi böyle alıyorlar. Yoksa sonradan mı böyle oluyorlar anlamadım. Nasıl bir düzen, nasıl bir bakış açısıdır..
     Bankaya gidecek, sıra numarası alıp bekleyeceksiniz, zaten beklerken geriliyorsunuz. Herkes ne kadar uyuşuk ya böyle. tamam işini yaparken dikkatli olmak zorundalar, bunu anlayabiliyorum. Fakat konuşmaları da mı bu kadar mıy mıy bu kadar anlaşılmaz olmak zorunda. Bir saat beklemişiniz zaten, aldığınız cevap sadece iki kelime o da eğer anlayabilmiş iseniz...
    Oturduğunuz yerden etrafınıza bir bakın. Bayanlar kendilerine bakarak yürüyor. Nasıl bir yürüme tarzı bilmem. Sadece kendi aralarında konuşurlarken konuşmalarının dışında sadece gülüşmelerini duyuyorsunuz bu da çok enteresan.
   Hepsi aynı değil elbette istisnalar kaideyi bozmaz. Banka iş ilanlarına bakın. Müşteri memnuniyet odaklı, güler yüzlü, konuşması düzgün, gibi bir sürü kriter ararlar. Eee sonra neden orta seviyeye bile ulaşamamış insanları alırlar...
    Bankalara keşke hiç kimsenin işi düşmese ya. Bakın nasılda kapılara çıkıp, buyurun hoş geldiniz diyerek sizi  karşılıyorlar. Yasal yollarla da olsa. İnsan sömürmek her yerde aynıdır benim gözümde. ve nokta kadar bile değeri olamaz... Bir iş yapıyorsanız onunda hakkını vermelisiniz....

2 Aralık 2012 Pazar

KENDİME SORULARIM VAR......

    İki gündür tüm fazlalıklardan kurtulduk. Çok iyi geldi doğrusu. Sanki tüm kaldırdığım eşyalar benim üstümdeydi. Yarın yeni bir gün ve güzel bir haftaya başlıyoruz. Yarın için bir planım var mı? Aklımda bir şeyler tabii ki var. ilerde neler yapmak istediğimi planlamam gerekiyor öyle plan derken hani küçük planlar. Büyük etki yaratan küçük şeyler. Bu güzel oldu işte.

              -Hayatımda iş ile ilgili ne yapmak istiyorum, ne düşünüyorum?
              -Nereden ve nasıl başlamalıyım?
              -Almayı ve yapmayı düşündüğüm şeyler nelerdir?
              -Beni ne nasıl olursa mutlu eder?
              -şimdiye kadar en çok istediğim şeyler neler?
              -Yeni şeyler mi öğrenmeliyim?
              -Farklı bir alanı mı tercih etmeliyim?
              -Şimdiye kadar neleri yanlış yaptım?
              -İstediklerimi yapmama engel olan şeyler nelerdir?
              -Kendime yeterince dürüst ve açıkmıyım?
              -Kendimi nasıl geliştiririm?
              -Önceliklerim ve olmazsa olmazlarım nelerdir?
              -Değiştirmek istediğim alışkanlıklarım var mı?
              -Yapabileceklerimin maddi manevi sınırları nedir?
              -Gözden kaçırdığım şeyler var mı?
              -Kendime göre doğru olanlar dışarıdan nasıl görünüyor?
              -Kimlerden ve nasıl yardım alabilirim, almalı mıyım?
              -Başarının ölçütü nedir? ve neye göre ölçülmeli?
              -Önüme çıkan engelleri nasıl kaldırırım?

   Bu hafta kendime sorularım var ve onların cevabını bulmam gerekiyor. Yukarıdaki sorulara bu hafta cevap vermeliyim Hayatımı yeniden şekillendirmek, yeni yollar açmak için. Başlangıcı yaptığımıza göre durmak yok, korkmak yok....
Planlarımı 5 yıllık olarak hazırlamak istiyorum..
5 yıl sonra neleri yapıp neleri yapamadığımı görmek istiyorum.
Bu beş yılda kalıcı ve değişken planlarımı hazırlamak istiyorum...
Öncelikle kendime günlük plan hazırlamalıyım ve hiç kesintisiz o plana uymalıyım.
yukarıdaki soruların cevaplarına göre kararlar vermem gerekiyor.
Bütün bunları yaparken sorumluluklarımı da unutmamam gerekiyor. İlgilenmem gereken bir oğlum ve eşim var, ve bir de evim..


AĞIRLIKLARI ATMAK... (2)

      Bugün ertelediğim şeyleri yapmaya başladığıma göre, yeni hayaller ve yeni hedefler belirlemem gerekecek demiştim. Bunu yavaş yavaş olması gerektiği gibi tabi düzgün olmasını istiyorum. Pişmanlık yaratmasın. Gerçi insan bir şeyi yaptığı için pişmanlık duymaz ki, yapmadıkları için pişmanlık duyar...
      Bugün pazar yani tatil, o zaman bugünde tüm istemediğimiz, giymediğimiz, beğenmediğimiz kıyafetleri atalım. Atmayalım kaldıralım ihtiyacı olan birilerine veririz. Bende bugün bunları yapmak istiyorum.....
     Bu da başlangıcın bir parçası tabi. İhmal etmeden karar verince hemen yapmalı, yoksa erteledikten sonra yapmamız zor olabilir. Tecrübeyle sabit bu.
     O zaman şöyle yapmalıyım, dolaptaki tüm kıyafetleri yatağın üzerine boşaltıp, hurçlara koymalı. Dün evimdeki fazlalıklardan kurtulmuştum. Bugün gardıroptaki fazlalıklar gidecek. Bugün güzel bir gün yarında güzel olacak şimdiden yarın için heyecanlıyım...
    Bunlar bana kendimi iyi hissettirecek küçük gibi görünse de, verdiği rahatlık açısından aslında önemli şeyler.      

1 Aralık 2012 Cumartesi

AĞIRLIKLARI ATMAK...(1)

      Bugün ben de olduğum yerden başlıyorum. Evdeysem eğer. O zaman evdeki istemediğim her şeyi evimden çıkarıp atmak istiyorum. Tüm istemediklerimi önce bir kutuya koyup, sonrada dışarı atıyorum bugün. Yarın ne yapacağıma yarın karar vereceğim.
     Ben eşyalarımı eskitemem, kıramam. Onun içinde aldığım bir şey yıllardır durur. O zaman bende kaldırıp atıcam demektir. Belki biraz değişiklik iyi gelir. Çoğunu kaldırdım. iyi de geldi sanırım. Önce evimiz istediğimiz gibi olsun sonra gerisi gelir nasılsa.
    İstemediğimiz ağırlıklarımızdan kurtulma zamanı bugün.. ne kadar hafifledim anlatamam... Bugün hafifleme günü olsun.... Sanırım bir kahveyi hak ettim şimdi..

HAYAL ODAM BOMBOŞ...

      Hayallerimi, umutlarımı bir torbaya koyup ağzını sıkıca bağlayıp denize attım. Şimdi ise onu arıyorum. Çabam boşuna. Zamanında sahip çıksaydım onlara şimdi çaresiz hissetmezdim böyle. Çağırsam geri gelirler mi? Sıkıca kapasam gözlerimi düşünsem olur mu? Neydiler çok mu imkansızdı hayallerim? Başkası bulsa işine yarar mı? kaç lira ederler? bulan ne kadar ister? çok mu fazlaydı hayallerim? neden gerçekleşmediler?çok mu fazla şeyler istedim? Acaba hayallerimi gerçekleştirmek için yeterince çaba göstermedim mi? bunca geçen yıl bir kayıp mı? yoksa zararın neresinden dönersen kar mı?Hepsinden vazgeçtim artık...
      Beklemekten yoruldum,  Artık yenilerini kurmak istiyorum. Tüm düşlerimi yeniden yeni baştan yaratmak istiyorum. Hayal odam bom boş şimdilik. Yenileriyle doldurmak istiyorum. Gerçekleşmeyen hayallerim için verdiğim ömür yeter, bir o kadar daha vermek istemiyorum. Nereden başlamalıyım. İnsan olduğu yerden başlamalı belkide. O zaman düşünelim bakalım. Gözlerimizi kapayıp. Belki yeni hayallerimiz öncekilerden daha güzel olacak. Tüm gücümüzle istemeliyiz gerçekleşmelerini. Bir başka bahara deyip yenilmemeli hemen. Ben ondan kaybettim hayallerimi, ama çok uzun zaman bekledim. en kötüsüydü beklemek. beklemek yok oysa çaba göstermeliydim. İnanın çaba gösterdim, ama yanlışım vardı bir yerde, sanırım o da; kimseye güvenmeden kendim için olan her şeyi yine kendim inatla yapmalıydım. Direnmeli ısrar etmeliydim. Ben öyle biri deyilim ki oysa. Israr edemem, inat edemem, kalp kıramam, anlayışsız olamam. Bunlardan sebep benim başıma gelenler demek değil niyetim asla demem. Ama hani karşı tarafta bir küçük demez mi? bir kez de senin istediğin olsun. Sen istiyorsan yap. Yada neden anlamak istemez Bilemiyorum. Harcadığım yıllarım ve o yılların içinde hayallerim var. Fakat kazandığım şeyler kaybettiğimden fazla belki de. Ne de olsa. kırıla kırıla artık incinme meyi,  itile itile uzak durmayı öğrenmiş oldum. Ve daha bir sürü şey öğrendim, Ağlaya ağlaya..
      Belki şimdi  göz yaşlarımın hesabını sormanın zamanıdır kim bilir?...
   

28 Kasım 2012 Çarşamba

ÇÖZÜM ARAMAK..

   Bazen bir çıkış yolu bulamamak alternatif çözüm yolları üretmemizi sağlar. Hani bir yerden başlamak nereden olursa olsun bir yerden başlayıp önümüze çıkan fırsatlara göre yeni kararlar almamız gerekir.
   İnternet de ne kadar absürt şeyler varsa yazmışlar. insan zaten güven duymuyor onlara. Birde her şeyi fırsata dönüştürmeleri sinir bozuyor. Neden bunlar denetlenmiyor anlayamıyorum doğrusu.
   Günlerdir araştırdım. Ya kendi ürünlerinizi bazı sitelere ekleyip satılmasını bekleyeceksiniz, tabi kendi yaptığınız ürünleriniz varsa. Ya da bir mağazayla anlaşarak onun ürünlerini satacaksınız. bunları yapıp beklemek çok can sıkıcı geliyor bana. Kendim iş yeri açmak istemiyorum. en azından 2 yıl istemiyorum. Hep kendi işinde çalışan biri için bazı şeyler zor oluyor. Ortada kalmış gibi geliyor. Boş da duramayınca iyice zor geliyor. En son turkcellin home oficce iş ilanına başvurdum. Kısmet belki olurda en azından sıkıntıdan kurtulurum diye. netten bir şeye karar vermek zor oluyor, ve de zaman istiyor. zamanı ve sabrı olanlar netten farklı alternatifleri de araştırabilir. Ben biraz elle tutulur gözle görülür şeyleri seviyorum sanırım.

24 Kasım 2012 Cumartesi

POZİTİF DÜŞÜNÜN

       Öyle cümleler vardır ki hayatımızda, kocaman hayal kırıklıklarımız, umutsuzluklarımız, özlemlerimiz,    gizlidir onlarda.   içinde bizi saklayan, her başladığımızda içimizi acıtan.  "ah keşke" diye ya da "olsaydı eğer...." le başlayan cümleler geçmişi unutmamıza, geleceği bile görmemize engel olurlar.
      Oysa hayat kısa. başımıza gelenler ise tüm evrenin bir parçası ve hiçbir şey tesadüf değil. Başımıza gelenleri kendimiz yaratırız, öyle olması gerekmez aslında." iyi düşünelim iyi olsun" derler ya tamamen doğru. "ne ekersen onu biçersin" " ne koyarsan tabağına o gelir kaşığına"  bunlar çok doğru.
       İnsan düşüncelerini, enerjisini olumlu yönde kullanmalı ki olumlu olsun. sürekli asık suratlı ve her şeyin olumsuz taraflarını gören arkadaşınız varsa, inanın başınıza gelenler onun bakış açısına göre gelişecektir.  çünkü arkadaşınızın düşünceleri sizi de etkilemiştir.
       Bazı insanlar vardır, hep neşeli, hayata olumlu bakar olayları fazla irdelemeden  pozitif  yaşarlar. onların hayatlarına bakın. Sürekli mutludurlar ve sürekli gülümserler. Başlarına kötü şey de gelse üstesinden gelmeyi ve geride bırakmayı çabuk becerirler. İşte hayatınızda böyle insanları almalısınız. İstemediğiniz sizi mutlu etmeyen her şeyi çıkarıp atın hayatınızdan.. İstemediğiniz, mutlu olmadığınız işte çalışmayın. korkarız işsiz kalmaktan yeniden başlamaktan. Oysa istemediğimiz şeye devam etmek ilerde "ah keşke " diye başlayan bir sürü cümleleri ve hayal kırıklıklarını sokacak hayatımıza. Hayat size doğru isterseniz, pozitif olursanız size istediğinizi verecektir zaten. güzel olan her şeyde şükretmeyi unutmayalım.

23 Kasım 2012 Cuma

DEĞİŞMEKTEN KORKMAYIN

       Üstat, çırağının sürekli her şeyden Şikayet etmesinden sıkılmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, Yaşlı Üstat ona, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak adamın söylediğini yaptı ve içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
       "Tadı nasıl?" diye soran adama öfkeyle, "acı" diye cevap verdi. Üstat gülerek çırağını kolundan tutup dışarı çıkardı. Sessizce az ilerde ki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez bir avuç tuzu göle atıp gölden su içmesini istedi. Çırak söyleneni yapınca Üstat yine aynı soruyu sordu: " Tadı nasıl?" " ferahlatıcı" diyebildi çırak. "Tuzun tadını aldın mı ? " diye sordu yaşlı adam.
"Hayır" cevabını alınca, Suyun yanında diz çökmüş çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:   "Hayattaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Miktarı hep aynıdır. Ancak acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırap içinde olduğunda yapman gereken, acı veren şeyle ilgili hislerini gözden geçirmek ve genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.
                                                       *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  * 
  
  Bizlerde değişmekten, sınırlarımızı genişletmekten korkarız, endişe duyarız. Yaşam bizi zorlayana dek, eski gerçeğimize takılıp kalırız. "Değişmeyen tek şey, değişimdir" bunu çoğumuz biliriz. Yinede bilinmeyeni göz ardı eder, Kendimizi güvencede hissetmek istediğimizden, sınırlarımızın ötesine geçemeyiz. Aslında içimizdeki sesi dinlemeli ve bu  sese kulak vermeliyiz. İstemediğimiz işte çalışmamalı, istemediğimiz bir şeyi yapmamalıyız. Bu cesareti gösterdiğimizde ise içimizdeki korku ve kuşkuların ne kadar yersiz olduğunu anlamış olacak, ne kadar özgür olduğumuzu tüm hücrelerimize kadar hissedeceğiz.

21 Kasım 2012 Çarşamba

FİMO HAMURU


                                 
Fimo hamuruyla harikalar yaratmak elinizde. Üstelik sıkıntı ve strese karşı oldukça etkili. Başlayıyınca inanılmaz şeyler çıkıyor ortaya. Hayal gücünüzle harikalar yaratabilirsiniz.



                                   
                                 


 







EVDE ERGEN VAR

 Acaba 'dikkat ergen var' mı demeliydim. Bizim evde 2 ergen var. Biri 13 yaşında oğlum, diğeri ise 37 yaşındaki eşim. Diyebilirsiniz, oğlanı anladık ama koca ne alaka. Ama inanın öyle. Kocanız varsa evde hiç ergenliği bitmeyen biri var demektir. Yani işiniz zor. Şaka bir yana bugünlük eş ergenliğini kenara bırakıp (konuşma hakkımı sonraya bırakarak tabi) Ergenlik çağındaki çocukların. Yani benim evdeki sorunlara kısaca değinmek istedim.

 Ergen Hakları:

- Evde kendi haline bırakmalısınız. Hareketleri kısıtlanmamalı ( top oynaması, yüksek sesle müzik dinlemesi,)
- Asla kontrol altında olduğunu hissetmemeli,
- Arkadaşı gibi olmalısınız, hatta kanka ayakları bazan onu içindekileri söylemesi açısından süper oluyor.
- Çok uyarıda bulunursanız, o tırmalayan sesiyle Annnnne Yaaaaa diye birden bağırabilir. (bu arada seslerinin          ayarını da yapamıyorlar)
- Büyüyor, Değişiyor, Onu böyle izlemek benim en büyük zevkim. Onunla asla dalga geçmeyin. Özellikle   başkasının yanında.
-başkalarının yanında el şakası dahi yapmayın. beklemediğiniz tepkileri alabilirsiniz.
- Çok duygusal bir dönemdeler,ve küçücük bir şeye takıp ağlayabilirler, dikkat !
- Birden bire bilmedikleri konu hakkında söze girip anlamadan ileri geri konuşabilirler.
- Kendilerini sizinle eşit zannederler. Anne Baba kavramları biraz değişiyor.
- Zaman zaman bunların geçici bir durum olduğunu onu anladığınızı söyleyin.
- Aynanın karşısında konuşması, kendini seyretmesi, görürseniz, görmemezlikten gelin bence.
- Çok çabuk canları sıkılıyor. Canları sıkılınca size sarabilir, sizinle uğraşabilir, güç gösterisinde bulunabilir.
 Benim oğlum sürekli benle top oynamak ister. evde halı sahaymış gibi top koştururuz çoğu kez.
- Ona artık büyüdüğünü bir genç olduğunu hissettirin. Ayrıcalıklarının farkına varsın. Tabi sorumluluklarının da
- Bence en önemlisi ona onu çok sevdiğinizi sık sık söyleyin. En iyi ilaç sevgi, açamayacağı yürek yok.
Oğlumun her hareketini izlemek ayrı bir zevk, büyüdüğünü görmek, ne kadar büyüdüğünü göstermek için benimle sürekli boy ölçüşmesi, Odasından bana sürekli seni seviyorum anne. bir cola getirir misin? diye bağırması.  Bunların hepsine bayılıyorum. Anneler asla unutmaz biliyorum, ama bazen bunları hatırlayamamaktan çok korkuyorum..
  O benim Bu dünyada aldığım en güzel hediyedir....


19 Kasım 2012 Pazartesi

İZMİR-BAYRAKLI BELEDİYESİ KOSGEB EĞİTİM BAŞVURUSU

   Bugün İzmir Bayraklı Belediyesi Kosgebin girişimcilik eğitim başvurularını almaya başladı. Bende gidip kayıt için form doldurdum. Bir beklentin var mı? diye sorsalar, kesinlikle bir şey beklemiyorum.
Yinede şu aralar vaktimi değerlendirmek için iyi.
   Öğrenmeyi seven biri olarak, bilmediğim bir şey öğrensem harika olur doğrusu. Bir şeyler öğrenmek, insanın kendine bir şeyler katması çok güzel. Çocukluk döneminde bunu eziyet olarak görsen de, büyüyünce yanlış yaptığını anlıyorsun. Zamanın ne kadar değerli olduğu, sanırım yaş ilerleyince ağırlığını hissettiriyor.
  Bayraklı belediyesi bugün form doldurtmaya başladı. 22 sine kadar form doldurabilir başvurabilirsiniz.. eğitime katılmanız için iki şart var. ya bayraklıda ikamet edeceksiniz. yada işinizi bayraklıda kurmak istediğinizi söyleyeceksiniz.
form ile beraber 25 soruluk bir test var. Ciddiye alıp doldurmanız gerekiyor çünkü, bu testten 70 ve üzeri alanlar mülakata çağrılacak. Mülakatta ne iş yapmak istediğinizi anlatmanızı isteyecekler. Sizde yapmak istediğiniz projenizi anlatacaksınız.
Desteklenen projeler Kosgebin sitesinde var. bakabilirsiniz. İzmir destek kapsamında 1. bölge bunu da aklınızda bulundurun. ona göre tabloda destek ve hibelere bir göz atın. Yine de şu kadarını söyleyebilirim ki.
Bu eğitim için, ya hiç yapılmamış bir iş yapmayı, yada imalat, ihracat üzerine sunulan projeler öncelik sırasına göre bayağı önde..Başvuran Herkese bol şans diliyorum. Kolay gelsin.

18 Kasım 2012 Pazar

KOCALARA KÜÇÜK DERSLER 1

    Biz kadınların eşlerimizin, sevgililerimizin bizi anlamadığından yakınır. Bunu sürekli en küçük bir fırsatta bile dile getiririz. Birlikteyiz çünkü  kendisi olduğu için beraberiz. Değişmesini istemek aptallık bence...Kendi adıma söyleyebilirim ki, bunu eşimden hiç istemedim..
    Kadınlar şekil vermek, karşısındakini değiştirmek ve kendi istediği gibi olmasını istiyor zaman zaman. Etrafımda tanıdığım kadınların çoğu ne yazık ki böyle. Eğer karşımızdakini olduğu gibi kabullenip sevmezsek, her zaman daha fazlasını beklersek, sorunlarımız bitmeyeceği gibi, aramızdaki mesafe büyüyüp bir uçurum gibi önümüze dikilecektir..
   İlişkimiz boyunca her kadın kendince farklı taktikler, stratejiler geliştirir. (kocayla başa çıkma teknikleri)
bende kendimce bir sürü teknik geliştirmiş ve yapmışımdır. Ama bunlar eşimi değiştirmek adına hiç olmamıştır. sadece yaptığının yanlış olduğunu, yada onu özlediğimi, beni ihmal ettiğini, ona hatırlatmak adına,      bir sürü konuda ona küçük oyunlar hazırlardım...(Hala devam)
   Bunlar ilişkiyi daha sevimli hale getirme, anlatmak istediklerinizi anlatmanın daha tatlı ve bir o kadarda küçük küçük dokundurmanın yolları sadece...
  Küçük bir kağıda ...
     
            Aşkım...
         Bugünkü davranışından dolayı bana
         1 Özür
         2 Öpücük
             BORÇLUSUN
         Borcunu en kısa zamanda ödemen dileğiyle
                 (kocaman rujlu bir öpücük altına imza olarak)
                                        AŞKIN...

Yukarıdaki gibi neyi anlatmak istiyorsanız bir sürü farklı şekillerde yazabilirsiniz...

Notu klozetin tam karşısına bantla tutturun. Bu notları her gün yada 2 günde bir olarak sürekli değiştirip yazın.
(yenisini asınca eskiyi alın tabi.).
   Göreceksiniz çok güzel sevimli şeyler gelecek arkasından... İlişkinizde küçük ayrıntıları, büyük mutluluklara dönüştürmek sizin elinizde.

FOTOĞRAFTAKİ MUTLULUK

                                                  PHOTOGRAPHY BY SEZEN TUNÇ

                            İŞTE SÖZ OLMADAN  ANLATILAN,  İÇİMİZİ ISITAN MUTLULUKLAR                                                              











                                           http://www.facebook.com/SezenTuncPhotography

29 Ekim 2012 Pazartesi

OTOMOBİL KREDİSİ BAZI BANKA FAİZ ORANLARI


 



                           VADE   FAİZ OR.    KREDİ MİKT.    TAKSİT TUT.    TOP.ÖD.TUTAR
DENİZ BANK      60       1,39                 30 000                   795,00               47.705


VAKIF BANK     60       1,45                 30 000                   809,00                48.574


FİNANS               60       1,43                30 000                    804,74                48.283


GARANTİ            36       1,44                30 000                 1.126,19               40.542


AKBANK            60       1.04                30 000                    713,32               42.800


İŞBANK              60       1.43                30 000                    804,73               48.283


ZIRAAT               60       1.40                30 000                    797,49               47.850


 Evet bazı banka kredi faiz oranları şu anlık böyle. tabi yeni yıl geliyor ve araba kredi kampanyalarını takip etmek
gerekir sanırım.. bu yıl araba almayı düşünenler umarım ertelemezler planlarını... 


28 Temmuz 2012 Cumartesi

Karanlık...

       Benim gerçeklerimde içimi acıtıyor, bazan kendime söylediğim ağır sözler, bazan suskunluğum, bazan isyanım içimi dağlıyor... ne için bu telaşımız, korkumuz.. herkes kendine yaşar hayatı. bazıları ise başkaları için yaşar hayatı. senin hayatın, senin nefesin, doyasıya yaşa kahkahalar at desende kendine.. Kapanmıştır kapılar karanlık çökmüş, dört tarafı duvar örmüşsündür ve artık çok geçtir..içinden sadece hayata küskünlüğün vardır, kendine olan öfken, kırılmışlığın, ve yalnızlığın vardır..
        Şen kahkaların inletirken duvarları, şimdi sessizliğin hakim olduğu karanlık içinde debelenmek, bir çıkar yol aramak, insanı üstünde tonlarca yük varmış gibi ezer.. Hadi kurtul bakalım, nasıl kurtulacaksan....
        Bir çıkış yolu bulamamak yoruyor, sıkıyor, canından bezdiriyor.. bu çıkmazdan çıkmalı, biran önce bir kapı açıp ışığı bulmalı...ışık yok görünürde... haykırsanda, sesini duyan yok... nasıl yaşanırki böyle... biran önce umutları, hayalleri geri almalı...

27 Temmuz 2012 Cuma

Uzanacak bir el yok..

          Kaybolmuş gibiyim, karanlık, sessiz ve bir o karadarda ürkütücü geliyor. Bir adım bile atamıyorum. korkudan olduğum yerde taş kesmiş gibiyim. Hareket edersem, ne olacağını bilmiyorum bir adım bile atamıyorum. Atarsam düşecekmişim gibi geliyor, her taraf o kadar karanlıkki bir ses bir nefes bile yok. Hani  bir el uzansa o karanlıktan tutsa kurtulacakmışım gibi geliyor...
          

21 Temmuz 2012 Cumartesi

İSYANIM VAR

      Ağlamak geliyor içimden hıçkıra hıçkıra, fakat diziliyor boğazıma düğüm düğüm sanki, çıkmıyor ki ne sesim nede nefesim... ah vursam başımı şu duvarlara rahatlarmı ki içim... ellerimi vursam, parçalasam,dinermi içimin acısı... neyle geçer bu tükenmişlik... nasıl diner bu isyanım...
      Her geçen saniye eriyor, tükeniyorum sanki, birşeyler içimden kopup uzaklara gidiyor... yakalamak zor bu satten sonra uçuşan hayallerimi, umutlarımı...
kapatıp gözlerimi, en güzel yerleri hayal etsem, en güzel şeyleri, açmasam gözlerimi hiç günlerce mümkünmü acaba, işe yararmı...
     Fırtınalarım var içimde kopan, beni bir sağa bir sola vuran, kimsenin görmediği, bilmediği, gülümseyişimin ardına saklanmış fırtınalarım var...
Her şeye isyanım var...
bu gidişe..
Bu düzene..
Bu umursamazlığa..
Boşvermişliğe...
duyarsızlığa...

17 Temmuz 2012 Salı

NE İŞ YAPSAM..

Bu zamanda ne yapmak lazım..  Düşününce aklım karışıyor.. herkes birşeyler yapmak istiyor. Fakat zaman ve koşullar o kadar önemliki, az sermayesi olanlar sermayesini kaybetme korkusundan birşeylere girişemiyorlar bile...
İş fikirleriyle dolu internet.. Şunu yap bunu yap.. İyide keşke o kadar kolay olsa ya... Herkes girişimci olamaz, yada herkes risk alamaz, yer de önemli, zamanlama da. zamanlama yanlışından dolayı açanlar 1-2 ay dayanamadan kapatıp gidiyor.. Eskiden açan esnaf yıllarca işyerini çalıştırırdı, şimdi sık sık esnaflar değişiyor..
Benimde ahşap üzerine dükkanım vardı, kapadım, ve düşünüyorum ne yapsak diye... çoğunluk artık kendi işini istiyor, bağımsız ve esnek çalışma saatleri olsun diye bakıyor..
bana göre bitmeyecek tek şey gıda sektörü ve insanlar gerçekten çıldırmış gibi yiyor...
       -yemek üzerine küçük bir yer açılabilir...
hatta sadece buroşür bastırıp, işyerlerine dağıtıp gelen siparişe görede hazırlanıp sunulabilir..
fotoğraf çekebilirsiniz, basit bir iş gibi görünsede kazancı güzel bir iş, ve sermayede sadece makina parası..
       -Doğum fotoğrafcılığı, düğün dış mekan çekimi, yada eğlence yerlerinde fotoğraf çekip satabilirsiniz.
       - forex piyasalarıyla ilgilenebilirsiz... emtia alım satımı yapabilirsiniz...
       -Pazara çıkabilirsiniz büyük şehirdeyseniz, biraz sıkıntılı bir iş olsada bence zevkli bir iş. e tabi yorucu da.
  Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Tabi bu liste uzayıp gidebilir..    
  


12 Mayıs 2012 Cumartesi

Ne olduk? Ne olacağız?

Ömür su misali o kadar hızlı akıp geçiyorki, Doğrusu ne kadarının farkına varıyoruz. Kendi adıma Neredeyse günleri bile takip edemez hale geldim. Bizi oyalayacak o kadar boş şey varki onlarla oyalanmaktan, birşey görmüyoruz.
Hayat bitiyor  ne olduğumuzla ilgiliyiz ya hep..  ne olduk, ne olacağız demiyoruz. Yaptıklarımıza bakmıyoruz. oysa hep böylemi kalıcak herşey...
Kendi adıma doğrusu endişeliyim,  doğru yaptığımı sandığım şeyler için bile endişeleniyorum , kaldıki yaptığım yanlışlar ne olacak bilmiyorum.
Ya bundan sonrası internette bir fotoğraf vardı ve beni o kadar etkilediki...
artık benim masa üstü resmim oldu bir bu fotoğraf ve birde benim fotoğraf... artık hep burda kalcak çünkü, (ileriyi görürsek inşallah tabi). ilerde ne olacağımı unutmamamı sağlıyor.... çekenin ellerine sağlık

8 Mayıs 2012 Salı

Kalitesiz Yaşam

Nereye gidiyoruz? anlamış deyilim. bütün bu çin malı, japon malı  satışını yasaklasalarya ne iyi olur. Adamlar yemiyor içmiyor, uyumuyor bedavaya çalışıyor. Aslında şöyle söylemek lazım sanırım. Neden bizim insanlarımız ucuz diye böyle kalitesiz şeyleri almaya meraklılar. Eve gelene kadar ya kırılır, ya bozulur.
   Miktar arttıkça kalite düşer herzaman. Artık kullan at dönemi başlamış durumda. o kadar kalitesizki herşey, bir şeyi alıpta uzun soluklu kullanmak imkansız. ve her tarafta o kadar kalitesiz ve birbirinin aynı şey varki. Arada emek verilmiş ve güzel şeylerinde değeri kaybolup gidiyor.
   Çıldırmış düzeyde bir tüketim söz konusu, savurganlık.. Bir ülke üretmiyor hep tüketiyorsa, ciddi sorunlar var demektir. Herkes kendine bir bakmalı, bir düşünmeli, o kadar berbat şeyleri alıp, sonra çöpe atıyoruzki..
   Daha kaliteli hayat diye beynimize kazırlarken bazı şeyleri, bizi ne kadar basit şeylere alıştırdıklarına dikkat edin.
kendi yaptıklarımıza, emeklerimize burun kıvırıp kalitesiz şeyleri almayın lütfen...

5 Mayıs 2012 Cumartesi

İş 1


Herkese uymayan basma kalıp cümlelerden nefret ediyorum. Başarıya giden yolda şunları yapmalı,
öyle yapmalı, böyle yapmamalı gibi kelimeler kullanıp. Başaramıyorsanız bu kez böyle yapmalısınız gibi kelimeler. Beni rahatsız ediyor. Yapan var yapamayan var. Anlayan var anlamayan var.
bende bir merkez kurucam en sonunda. Kendini tanı, ne istediğini bil, başarabileceğini gör ve ondan sonra yap merkezi.
Herkesin yapabilecekleri farklıdır. Herkes her işi yapamayacağına göre. Çoğu şeyde kişilikten dolayı başarının kriterleri kişiye göre değişir.
Kişi gelecek. Önce kendini anlatacak. Özellik
lerini
istediklerini
yapabileceklerini
yeteneklerini
becerilerini
anlatacak deneyimleyecek
sonra kişiye göre bir plan hazırlanacak yapmak istedikleri konusunda ve o doğrultuda yönlendilecek.
iş arıyorsunuz önünüze gelen işe başvuru yapılıyor. Neden? mecburiyet bazen. Bazende boşvermişlik
sonra başarısız olmak kaçınılmaz oluyor tabi.
Insan özeldir. Herkes özeldir. Özel olduğunu hissetmeli önce. Işini önemsemeli. Ve ne gerektiriyorsa onu yapmalı. Istediği işi yapmalı ki mutlu olsun...

Geçmişte Asılı Kalmak

Geçmişe bağlı yaşamak, ileriye bir adım bile atmanıza izin vermez. Siz hep ilerlediğinizi sanırsınız, bir bakarsınız hala aynı yerdesiniz. Geçmişte yaşadığınız kötü olaylar, istemediğiniz şeyler, aile baskısı, zorla yaptığınız herşey. onlara duyduğunuz öfkeniz zaman geçtikçe anlamadan daha da  büyür. korkularınız ve öfkeniz büyüdükçe onlarla yüzleşmek dahada zor gelir.  Oysa insan kızdıysa bağırmalı, istemiyorsa haykırmalı. İstemediği birşeyleri zoraki yapmamalı. Öfkesini alamamak. sesini duyuramamak ilerde kendine karşı ve o olayları yaşadığında muhatap olduğu insanlara karşı öfke ve isyanını daha da artırıp, Önüne kocaman bir duvar örüyor.  
Zaman geçince yüzleşmediğiniz bu öfkeniz, sizin çıkmazda kaldığınızda sığındığınız bir liman haline gelecek... Bak işte o yüzden oldu, Onun yüzünden oldu, Bana kalsaydı ben böyle yapardım, izin vermediler ki gibi cümlelerle başlar konuşmalarınız.
İlerde yapacaklarınızdan çok geçmişte size yapılanlarla ilgilenir daha fazla kızar, daha fazla öfkelenir bunu hep kendi kendinize yada en yakın arkadaşınıza anlatırsınız. Oysa Yüzleşmeniz gereken kişilere söylemezsiniz. Sürekli bir şikayet bir isyan halindesiniz. Bazen iyi olur mutlu sanırsınız fazla sürmeden birden değişip çok mutsuz hissedersiniz. çünkü aklınıza yine geçmişteki bir şey gelmiştir ve yine öfkelenmişsinizdir.
Önce şöyle  bir düşünmelisiniz. 
Sen dünkü senmisin
zaman ve koşullar dünkü gibibi
Dün verdiğin tepkiyi peki bugün verirmiydin.
işte bunlara cevabın hayırsa eğer
Dünde kalan herşey geride kalmıştır artık, dün ne yaptığınla deyil bugün ne yapacağınla ilgilenmelisin.
Yoksa hep dünde asılı kalırsın.... 

4 Mayıs 2012 Cuma

Annemm

Anneler günü geliyor, annem yanımda deyil ki. anca telefonla arayıp, onu sevdiğimi söyleyebilirim. Anne kucağı sevgisi her yaşta aranıyor. Bazen annemin kucağına otursamda sevse beni derim. Kocaman olsamda anne sevgisi bir başka... Annemi özledim..

3 Mayıs 2012 Perşembe

İki Melek

 İki melek maddi durumları iyi olan bir ailenin evine misafir gider. Aile pek iyi davranmaz meleklere, zira hep yüzleri asık hareket ederler. Melekler o gece orda kalırlar. Sabah evden çıkmadan meleklerin biri duvardaki çatlağı onarır, evden ayrılırlar.
Melekler Durumları iyi olmayan bir aileyi ziyaret eder bu kez. Ev Sahibi kadın gülerek mutlulukla karşılar onları ve en iyi hizmeti yapar elinden geldiğince.  Sabah melekler giderken ev sahibinin ineği ölür. Melekler evden ayrılır. meleklerden biri diğerine sorar. İlk evde bize kötü davrandılar fakat sen onların duvarını tamir ettin. Bu evde bize çok iyi hizmet ettiler fakat sen onların ineğinin ölmesine neden engel olmadın diye sorar.
Melek ilk evdeki duvarın arkasında altınlar vardı, onları bulmasınlar diye onardım. Bu evde ise akşam azrail geldi kadının canını almaya, azraile kadının canı karşılığında ineği vererek anca ikna edebildim der....

Bazen kötü görünsede olaylar. Mutlaka bir hayır vardır...

1 Mayıs 2012 Salı

Hayat Dalga Geçerken

       Kendime sorduğum sorulara cevap bulamıyorum. Belkide yanlış sorular soruyorum. Daha basit düşünmem  lazım sanırım. Bazan cevapları zor zannetsekte aslında çok basittirler. Hayat gibi, düşündüğünde aslında çok basit geliyor. Fakat zor olarak yaşıyoruz. Kendimiz zorlaştırıyoruz. Hayatıda, yaşam tarzımızıda, düşüncelerimizi ve cevaplarımızı da...
       Hayatta bazan tamamen dibe vurmadan yukarı çıkmak mümkün olmuyor. her yokuşun inişi, her inişin de bir çıkışı olacaktır elbet. Sabretmek, çözüm aramak, azimle devam etmek gerekiyor. Kendimce ürettiğim çözümler yeterli gelmiyor şu an.. Hayatın bir anda altüst oluşu bütün yaşam bağlarınızı koparıyor böyle. Geriye ne iş, ne kariyer nede yaşam sevinci kalıyor. ve bir bakıyorsunuzki hiç bir şey yapmamışsınız aslında. bunca yıl bir anda uçup gitmiş. bir süprizle yerden bile kalkamaz hale gelmişsiniz. avucundakiler giderken meğer hiçbirşeyim zaten yokmuş dersin. yada bunca yıl mücadelenin bir hiç olduğunu öğreniverirsin böyle.. Hayat sana göz kırpmış dalgasını geçerken, işte benim gibi böyle çıkar yol bulmaya çalışırken gelde hayatla dalga geç bakalım.... 
 


30 Nisan 2012 Pazartesi

Sessiz Gece

 Bu gece de sessiz, tıpkı daha öncekiler gibi. Sabah olacak yeni bir gün doğacak. Her yeni bir gün yeni bir umut yeni bir başlangıç hepimiz için. Şükretmek her yeni güne uyandığımızda. Şükretmek ve doyasıya yaşamak o günü. 
Hayat öyle kayıp gidiyorki avuçlarımızdan. dün ne yapmıştık diye hatırlamıyoruz bile. ne kadar boş geçiyor zamanımız boş ve anlamsız.. 
Umutlarım yıkılsada her gece yeniden yeşeriyorlar yeni başlıyacak gün için. tekrar mücadele edip başarmak için. Kapılar kapansada yeni bir kapı açıyorum her defasında. Yıkılsamda kalkıyorum hep. Önemli olan kalkabilmek deyilmi. Her seferinde yeni bir şey öğrenerek kalkıyorum. Hayat yeni şeyler sunsada bize. Bizden de bazı şeyleri  götürüyor.. Dün hissettiklerimizi hissetmiyor yada dün yapmak istediklerimizi artık istemiyoruz. Değişiyor ve öğreniyoruz.. Tecrübeyle öğrendiklerimiz ömür boyu yanımızda taşıdıklarımız bence.. 
Bu gece de bitecek daha öncekiler gibi. umarım güzel bir gün olur herkes için...

29 Nisan 2012 Pazar

Aylaklık Günü

    Bugün aylak aylak gezdim, boş gözlerle etrafıma bakındım. Baktım fakat göremedim. aklım dolu kafamın içinde bir sürü şeyler dolanıp dururken insan baksada göremiyor işte... çay bahçesinde oturdum bir banka, bir bayan geldi az sonra sohbet etmeye başladık. sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi, sanırım bir saatten fazla sohbet ettik. sonra o evine ben dolanmaya devam etmek için kalktık. farkettimki insan bazan hiç tanımadığı tamamen yabancı insanla konuşma ihtiyacı duyuyor ve kendini iyi hissediyor, belliki onunda ihtiyacı vardı konuşup dertleşmeye,  konuşmasından onu anladım.. ve bir şeyi daha hatırladım sohbet ettik de ikimizde adımızı bile sormadık birbirimize, ne garip...
     İnsanın aklı meşgul kafası doluyken ne kadar çözüm üretebilir önce kafasının içindekileri boşaltması gerekir ki üstüne birşeyler koyabilsin yeni fikirler üretsin. Yani dolu bir bardağın boşaltılmadan doldurulamayacağı gibi.
Yinede aklındakileri isteyince öyle hemen bardağı döker gibi boşaltamıyorsunuz. Zaman alıyor belki kendini başka şeylere vermek belki aylak aylak gezmek çare olur diye düşünmüştüm. bugünümü gezmeye ayırdım işe yaradımı ? hayır. Ayaklarımın ağrımasından başka bir işe yaramadı. Yada yarayacak ama yeterli gelmedi kimbilir. İlerleyen zamanlar gösterecek bunu....  
     


27 Nisan 2012 Cuma

Sessiz Çığlık

      Geçen her an umutlar tükeniyor sanki, yaşamak anlamını yitiriyor, direnmek lazım, savaşmak, inatla hayatın üstüne yürümek lazım. Nokta kadar cesaret lazım belkide, ama o nokta kadar cesaretim bile yokki.
Galiba herşey üst üste geldiğinde insan kilitleniyor. Düşünemiyor bile.. Umutlarımın yokoluşunu ve çaresiz kalışımı seyrediyorum sanki. Hani bir film oynuyor ve ben sadece seyrediyorum sessizce.. Bir sesim yükselse aslında belkide müdahale edebileceğim....  ses yok sessizliğe gömülmüş umutlarım var....
    Birgün biliyorum bu çıkmazdan çıkacak kırtulacak hayallerimi, umutlarımı geri alacağım. Evet bir gün hepsini fazlasıyla geri alacağım biliyorum.  Şu an o an deyil ondandır tükenişim, o an biran önce gelse iyi olur, yoksa böyle kendi kendime attığım sessiz çığlıklarım beni delirtecek....
  

19 Nisan 2012 Perşembe

Çocuk Olabilmek..

Bugün çocuk olmayı isterdim. O gözle dünyaya bakmak isterdim, merakla.. zaman kavramı olmaksızın, yaptıklarımızın sonucunu bilmeden bir gün geçirmek, mesela 6 yaşında olsam ve her bilmediğim şeyleri sorsaydım, kediyi altı ayaklı çizseydim, güneşin üstünde araba çizseydim, sandalye ye neden Sandalye denmiş, masaya neden masa denmiş biz büyüklere komik hatta aptalca gelen soruları sorsaydım...
büyüyünce insan anlıyorki asıl olunması gereken aslında 6 yaşındaki bir çocuğun gözüyle dünyaya bakabilmek. Herşeyi sorgulayan hayalinin ve ufkunun sınırsız olduğu çocukluk dönemi..Büyüyünce insan anlıyor neleri kaybettiğini..
Bir günlüğüne hepimiz çocuk olalım...
sorular soralım bu sorular tıkandığımız yada aklımızın takıldığı bir konuda da olabilir...
ve eğlenelim hiç gitmediğimiz biryere gidelim yada hadi canım olmaz dediğiniz bir şeyi yapın yatağın üstünde zıplayın.. bağırarak şarkı söyleyin... işinize farklı yoldan gidin.. merdivenleri atlayarak inin..sizde kendiniz için bulun birşeyler bir düşünseniz neler bulursunuz...ve ben bu sabahtan itibaren hergün bir çocukluk yapıcam. keşke herkes denese.. 

10 Nisan 2012 Salı

Şımartın Kendinizi

Bu aylara dikkat. Bahar ayları , dengesiz oldukları gibi bizleride dengesizleştiriyorlar. Kendinizi mutsuz hissediyorsanız.  Sabah yataktan kalkmak istemiyorsanız, Yaptığınız işten sıkılır duruma gelmişseniz, en küçük şey bile sizi sinirlendirip bağırmaya sevk ediyorsa, hiçbir şeyden keyif alamıyorsanız. Tükenmişlik sendromuna yakalanmışsınız demektir...
Gelelim çözümüne. Çözümü size bağlı, yani kendinize zaman ayırıp kendinizi şımartıcaksınız... Her gününüzden bir saat çalın kendinize ama nitelikli zaman olmalı sadece istediğiniz bir şeyi yapıp kendinizi iyi hissetmelisiniz...
Hadi şimdi kendimizi şımartalım.....

9 Nisan 2012 Pazartesi

Umutsuzluğum

   Umutlarım azalıyor hatta bazan kalmıyor. Bazan bildiklerimi bile unutuyorum. kelimeler kayboluyor. cümleleri kurmakta zorlanıyorum. konuşmak istemiyor. kendimi bir yere kapayıp günlerce kimseyle konuşmadan öylece sessiz sadece uyumak istiyorum. Hiç böyle karamsar olmamıştım. Hep olumlu düşünüp hayatı olumlu yaşayanlardanım. neden böyle olduğunu bilmiyorum. geçecek sanırım, biran önce geçse iyi olur çünkü kendimi böyle çekemiyorum. 

24 Mart 2012 Cumartesi

Kadere İnat

Bugün dükkana orta yaş üstü bir bayan geldi. sehpaları sormaya diye girdi. Birden sohbet kendisinden açıldı.
Kadıncağız bir başladı anlatmaya 15 dakikada özet geçtiği hayatı beni öylesine etkilediki.
İtalyanlarmış, ailesiyle Türkiye'ye geliyorlar. babası ölüyor annesi onu terkediyor. genç kızlık çağında annesi terketti diye  akıl hastanesinde tedavi görüyor. çıkıyor sokaklarda kalıyor. allaha sığınıp kuran öğreniyor müslüman oluyor . dinimizi en ince ayrıntısına kadar öğreniyor. aç kalıyor sokaklarda yatıp kalkıyor. sonra dini öğretmeye başlıyor. gittiği yerde bunlara ateş ediliyor. ve çene altından beyne giden bir kurşun gelsede kendine. o kurşunla yaşama tutunmuş. yani kafasında bir kurşunla hayat devam ediyor. bütün organlarını bağışlamış oda yetmemiş ve kadabra olarak ta bağışlamış. Ciğerinin bir parçasını ihtiyacı olan bir çocuğa veriyor. Ve bu kadar şeye rağmen hala gülümsüyor ve yaşama o kadar sıkı sıkıya bağlanmışki..Adeta hayata meydan okuyor..
Doğrusu kendimden utandım. Akşama kadar aklıma takılıp kaldı...  

14 Mart 2012 Çarşamba

Kendime Küfredesim var

Kendime kızgınım, yapmadığım şeyler için kendime olan öfkem içimi yakıyor. Ertelediğim yada yapamadığım şeyler bir gün zaman gelecek ve karşıma çıkacak diye düşünmemiştim hiç.
Hayat sevdiklerinizle, eşinizle dostunuzla, paylaşılsada bazan öyle bir an geliyorki bir çıkmaz yada yol ayrımı işte o zaman yalnızsınız. tek başınıza zorlukların üstesinden gelmelisiniz. bir çıkar yol bulmalısınız. 
hayatı başkaları için yaşamak kendini ikinci plana bazan üçüncü plana yada bazen planların içinde bile olmamak sizi an gelir yere mıhlayabilir işte.
Bir yola çıkarsınız evlenirsiniz mutlusunuzda, birşey istediğinizde hayır denilsede zorunuza gitmez. bir başka istediğiniz bir şeyde denersiniz şansınızı yine boşver, ne gerek var cevabı gelir. yada hayır cevabı. yine ertelersiniz isteğinizi bir başka bahara. nerden bileceksinizki oysa o bahar hiç gelmeyecek. Karşı taraftan anlayış beklersiniz, seviyorsunuz çünkü elbet birgün evet diyecek size nasılsa, kalbini kırmaya gerek yoktur sizce...
 bana göre insanın birşeyi yapmayı istemesi bile başlı başına yeterlidir. istiyorsa yapmalıdır.öyle deyilmiş geç olsada anladım... demekki, insan diretmeli istemeli hayırı cevap olarak kabul etmemeli... 
siz ertelersiniz yapacaklarınızı yada isteklerinizi, ama hayat  dört nala koşar önünüzden,
  Artık isteklerinizinde bir önemi yoktur.. yapmalıydınız zamanında. şimdi kendinizede kızsanızda, küfretsenizde artık iş işten geçmiştir.... geçmiş olsun

10 Mart 2012 Cumartesi

Mutsuzluk Sendromu

Çok tuhaf hissediyorum. Hayat Bir garip yada biz garip bakıyoruz bilmiyorum. Etrafıma Bakıyorum da kimsede bişey kalmadı sanki. Mutluluk dediğimiz şeyse nereye gitti bulamıyorum. Çocukken ne kadar mutluyduk oysa. Zaman çok uzun gelirdi, neler yapmazdık gün boyunca. Oysa şimdi göz açıp kapayana kadar akşam oluyor ve yetiştiremiyoruz hiçbir şeyi. haftalar koştururcasına geçiyor. Ömür gerçektende kuru bir yaprağın ateşte yanması kadar hızlı bitiyor. Oysa 18 yaşına girmeyi ne kadar çok beklemiştim. 18 yaşından sonrası ise ne çabuk bitti. Şimdi ise hiç bir şeyi yetiştirememekten şikayetçiyim.. Hayat gerçekten de boş ve anlamsız anlamlı olan şeyler ise şu hayat gailesi içinde bir köşede unuttuğumuz, bıraktığımız, bakmaığımız şeyler..
Herkesin sıkıntısı, derdi, tasası var, bir mutsuzluk sendromu sarmış hepimizi.. silkinmek ve bu ataletten kurtulmamız lazım. Birgün unuttuğumuz şeyleri hayat acımasızca bize hatırlatmadan bizim hatırlamamız lazım. İçimizeki, özümüzdeki güzellikleri yeniden yeşertmeliyiz. Dünyaya daha güzel bakabilmek. ve Çocuklarımıza daha güzel şeyler bırakabilmek için..

24 Şubat 2012 Cuma

Küçük Şehrin zorluğu..

Benim doğduğum yer küçük bir şehir ve küçük şehirlerin sıkıntıları her zaman daha büyüktür. Kendi hayatınızı kendinize göre yaşayamazsınız çünkü. önemli olan başkalarının ne dediğidir. hayır olmaz kızım. el alem ne der hayır olmaz başkaları ayıplar. Biz böyle bir çocukluk geçirdik. Ha büyüklerimiz cahildi tabi, ne vardı ki hayatlarında bize ne vereceklerdi. Büyüyünce bunu anlıyorsun tabi. ama dayatmalarla büyümek, büyüdüğünde bile istediğini yapamamana neden oluyor. alışıyorsun çünkü. ( Hani köpek balığını akvaryuma koymuşlar önce akvaryumun ortasına bir cam koyarlar. balık gider gelir cama vurur algılayamaz ne olduğunu bir kaç gün sonra balık cama vurmaz ama camın yanına kadar gider ve döner sonra cam kaldırılır ama balık bir türlü cam koyulan bölgeden öteye geçmez. denemekten yılmış yenilgiyi kabul etmiş ve alışmıştır artık) işte bizim hayatımızda böylemi diye düşünmüyor deyilim bazen. 

13 Şubat 2012 Pazartesi

Dedem Benim

   Dedem kocamandı benim için, hani çocuklar bi dünya derler ya işte öyleydi. Emekli öğretmendi, ve daha okula gitmeden çok şey öğretmeye başlamıştı bana o kadar çok şey öğretiyorduki bana, sürekli soru sorar ve cevap beklerdi. Torunum Nurcan Söyle bakayım'la başlardı cümle ve arkadan soru gelirdi. bilince bir yenisi, bir bir yenisi daha. benim dedem. ne anlatmakla biter nede yazmakla.
   Dedem derdi ki ile başlayan milyonlarca cümle kurabilirim sanırım. Benim dedem engin okyanuslar gibiydi. Bugün aklıma gelen sözü " Gençlik bir kuştur Uçtu Tutamadım, yaşlılık bir kefen giydim çıkaramadım" hep zamanınızın kıymetini bilin iyi kullanın derdi de benim dedem, gençlik ya işte anlamazdık sanırım.
    Ne giden geri geliyor nede onla yaşadıklarınız siliniyor, bazan bir anda bir cümle yada bir an geliyor gözünüzün önüne taaa uzaklara gidip geliyorsunuz sessizce. Kıymet biliyormuyuz kaybettikten sonramı anlıyoruz bilmiyorum.
   O benim dedemdi, olsaydı da şimdi ellerinden öpebilseydim. Torunun seni çok özlüyor dedem.. 

11 Şubat 2012 Cumartesi

Banka Kefillikleri

      Bankaları ve özellikle son zamanlardaki politikalarını anlamak imkânsız. Kredi almak için gidersiniz. Ve sizden kefil isterler. Özellikle işte buraya dikkat etmek gerekiyor kefil buldunuz götürdünüz bankaya yakınınız yada eşiniz dostunuz. Alıcağınız kredi breysel değilde ticari krediyse eğer banka genel kredi adı altında kefile imza attırıyor. diyelim arkadaşınız 15 000 lira çekecek ve formlar dolduruluyor imzalar atılıyor. o kadar sayfa varki imzalamanız gereken bırakın okumayı, imza atmaktan mideniz bulanıyor. çabuk çabuk atıyorsunuz imzayı olsun bitsin diye. ve 15 000 lirayı arkadaşınız alıyor krediyi ve zamanında da ödüyor kredi bitiyor. fakat kefillik burda bitmiyor. arkadaşınızın ne kadar o bankaya ait kredisi, kartı, çeki varsa siz onlardan sorumlusunuz. ha bunu biliyormusunuz. Nerden bilceksiniz ? Banka size bütün her şeyden sorumlu tutulacağınızı söylemiyor çünkü. Söylese Zaten imza atmaz kefil olmazsınız.
  neymiş efendim satış politikası deyip adına çıkıverirler zaten işin içinden. düşünün arkadaşınız öldü. yada iflas etti, yada dolandırıldı. İşte o zaman size bir zarf geliyor ve arkadaşınızın o bankadaki tüm borçlarından sorumlu olduğunuzu ve ödemekle yükümlü olduğunuzu anlatan bir zarf. Sizse o kefilliği çoktan unutmuşunuz ki zaten kredi ödenmiş bitmiş kim düşünür böyle birşey olabileceğini ? 
        Bankalar ne yapmaya çalışıyor anlamış deyilim zaten.  yasal kılıflara uygun neler yapılıyor. Bu tarz şeyler güveni su istimal etmek deyilde nedir. Güveneceğimiz hiç bir şey kalmamış sanırım....

10 Şubat 2012 Cuma

Benim Keşkem

           Kimin keşkeleri yoktur ki. herkes hayatında keşke demiştir. Benim hayatımın en büyük keşkesi abim kanserden öldüğünde keşke onu daha çok sevseydim onunla daha çok ilgilenseydim. daha sık kahve içmeye gitseydik. daha çok öpseydim. daha çok konuşsaydım onunla. diyedir. ve inanın aklımdan çıkmıyor hiç. Ama hayat gailesi içinde koştururken bazen bazı şeyleri bilsek bile anlamıyoruz sanırım. Yada ertelemek çözüm gibi geliyor o an. sonra giderim, sonra söylerim, sonra yaparız.
         İnsanın yapmadıkları yada yapamadıkları şeyler için keşkelerinin acısı çok uzun süre geçmiyor... Acısı hafiflesede zaman zaman öyle derinden sızlıyorki. bazan canım çok yanıyor doğrusu.

Yakala Hayatı

 Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgi ne kadardır? Hayat ne demektir? Ölünce ne olacak? Hiç düşünüyor muyuz bunları. yada bunun gibi milyonlarca şey var aslında düşünmediğimiz... Bugün sabah uyandık şükrediyor muyuz? çok şükür bu gün de uyandık diye.. Ya sonra gün bitiyor akşam oluyor, şükrediyor muyuz çok şükür bu günüde gördük bitirdik diye....  Ya yanımızdakiler için yani sevdiklerimiz için şükür yok mu?
Ya sabaha uyanamazsak her şey yarım kalırsa... sevdiklerimizi bir daha görememek fiki bile çıldırtmaz mı insanı?
Peki hayat Bir ansa o zaman. yani geçmiş yok. yarında yok. sadece şu ansa eğer kıymetini bilmek gerekmez mi? ertelememek lazım hiçbir şeyi. sonra demeyin sonrası yok ki. seviyorsanız söyleyin. yapmak istiyorsanız yapın ne bekliyorsunuz. Hayat göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor... iş işten geçmeden kendiniz için sevdikleriniz için mutlu olmanız için bir şeyler yapın...Hayatı ucundan, kıyısından, köşesinden yakalayın ama bırakmayın... şükretmeyi de unutmayın.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Yitip Giden Hayatlar

     Bir İnsan bu kadar insanı nasıl perişan edebilir inanın anlamakta zorlanıyorum.  Arkasına bile bakmadan çekip giden bir adam.. ve ardında bıraktığı gözü yaşlı bir eş ve 9 yaşında bir kız çocuğu ve onca borçlandığı ve dolandırdığı insanlar...
     Ardında bıraktığı gözü yaşlı bir eş 11 yıllık kocamı tanıyamamışım derken, insanın içi parçalanıyor. gidişinin ardından 10 gün geçti ve ne bir haber ne de bir ses çıktı.. insanın aklı almıyor bu kadar basitmiydi aslında herşey?
    İnsan Kaldıramıyor bazı şeyleri. hani başkasının başına gelirde benim başıma gelmez diye düşünüyor sanırım.


  
   


27 Ocak 2012 Cuma

dost kazığı

Emeğinizle Kazandığınız Şeylerin, biranda kaybolup gideceğini hiçbirimiz düşünmeyiz.  Ancak biliriz ki
sadece ölüm olursa elimizdekiler geride kalır... Oysa Hayat süprizlerle dolu bazan iyi bazan da kötü...
bir sabah uyanırsınız ve aldığınız bir haberle bütün hayatınızın alt üst oluşunu sadece şaşkınlıkla seyredersiniz...
Öyle bir şaşkınlıkki elinizi ayağınızı birbirine dolar, söylenecek kelime dilinizin ucuna kadar gelir söyleyemezsiniz... sadece sessizlik ve şaşkın bakışlar kalır size..
Çok sevdiğiniz kardeşim dediğiniz ve yıllardan beri tanıdığınız arkadaşınız sizi bir gün dolandırır ve arkasına bile
bakmadan çeker giderse üzerinizdeki şaşkınlık emin olun bir hafta sürer... ve hesaplara bakar ne yapacağınızı
şaşırırsınız. Gidişinin nedeninimi anlamaya çalışmalısınız yoksa bunu size niye yaptığınımı.. emin olun bütün komplo teorileri geçer de aklınızdan birşey bulamazsınız... bir tek haber gelse? acaba neden? böylemi olmalıydı diye düşünür çıkamazsınız işin içinden... uykusuz geceler ve ne yapacağını bilememenin telaşı sarar sizi.... Hesap o kadar kabarıktırki bunu ödeyip altından kalkamayacağınızı gördüğünüzde bir korku kaplar içinizi... ve ben ne yaptım allahım dersiniz...geri dönüş yoktur artık ve elinizdekilerin elinizden kum taneleri gibi kayıp gideceğinizi seyredeceksiniz sadece... Ve bunu düşünmek insanı kötü düşüncelere ölümün kıyısına kadar sürükleyebilir..
gözleriniz kapanacak gibi olur uykusuzluktan ama uyuyamazsınız artık. Ve hayat  bir dost kazığı yüzünden sizi   kimbilir nelere mahkum edecek..İçinizden geçirdiğiniz bir sürü şey ağızınızdan çıkıp kelimelere bile dönüşemez
kocaman bir sessizlik vardır bu ilk günde sabaha kadar süren bir sessizlik....

                                                                                                                 1.gün